Devrim Bulvarı Oğuzlar İş Hanı No:9 D:2 Kdz.Ereğli Zonguldak

Çocuğun nafaka ödeyenin yanında kalması halinde nafaka borcu / Yargıtay Kararı

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
2018/4960 E.
2019/591 K.

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2012/32 Esas-2012/13 Karar sayılı boşanma ilamında lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ve müşterek çocuk lehine hükmedilen iştirak nafakasının tahsili amacıyla başlatılan ilamlı takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda sair itirazlarının yanı sıra alacaklı ile boşandıktan sonra müşterek çocuğun kendisinin yanında kaldığını, tüm ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılandığını, bu nedenle nafaka ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek icra emrinin iptaline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece davanın reddine karar verildiği görülmektedir.

Lehine nafakaya hükmedilen çocuk yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu bunun aksini ileri sürerek, velayeti alacaklıya bırakılan müşterek çocuğun boşandıktan sonra kendi yanında kaldığını iddia etmekte olup, bu iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Buna göre, mahkemece, müşterek çocuğun boşandıktan sonra borçlu baba yanında kaldığına ilişkin idiianın borçlunun bildirdiği her türlü delil incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve dar yetkili icra mahkemesince tanık dinlenemeyeceği gerekçesi ile bu yöndeki itirazın da reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/15599

K. 2018/332

T. 15.1.2018

Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü: 

KARAR : Borçlu vekili, müvekkili aleyhine nafaka alacağı ilamına dayalı ilamlı takip başlatıldığını, ancak nafakaların düzenli olarak ödendiğini, Haziran 2013 yılından itibaren müşterek çocukların müvekkilinde kaldığını belirterek faizi ile birlikte talep edilen 6.000,00 TL iştirak nafakası yönünden takibin iptaline karar verilmesini istemiştir. 

Mahkemece velayetin değiştirilmesi kararının 01.10.2014 tarihinde kesinleştiği, velayetin değiştirilmesine dair mahkeme kararında iştirak nafakasının kaldırılmasına yönelik bir talep ve hüküm bulunmadığından nafakanın 01/10/2014 tarihine kadar sürdüğü, takipte talep edilen alacağın bu tarihten öncesine ait olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiş olup hüküm borçlu vekilince temyiz edilmiştir. 

Yargıtay’ın süreklilik kazanan içtihatlarında; lehine nafakaya hükmedilen çocuk yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunmasının gerektiği, borçlunun çocuğun kendisi yanında kaldığı iddiasında bulunması halinde, bu iddianın tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği kuralı benimsenmiştir. 

Somut olayda, takip dayanağı … 2. Aile Mahkemesi’nin 20.01.2012 tarih 2012/25 Esas 2012/22 Karar sayılı ilamı ile müşterek iki çocuk için kararın kesinleşmesini müteakip 250,00 şer TL iştirak nafakasına hükmedilmiş olup karar 27.02.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Alacaklı vekilince … 4. İcra Dairesi’nin 2014/10726 Esas sayılı takip dosyasında 22.08.2014 tarihli takip talepnamesi ile 27.08.2013 – 27.07.2014 tarih aralığındaki iştirak ve yoksulluk nafakası alacakları talep edilmiştir. … 1. Aile Mahkemesi’nin 03.06.2014 tarih 2014/31 Esas 2014/294 Karar sayılı ilamı ile müşterek çocukların velayeti babaya verilmiş ve karar 01.10.2014 tarihinde kesinleşmiştir. Lehine nafakaya hükmedilen çocuklar yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu bunun aksini ileri sürerek, müşterek çocukların Haziran 2013 yılından itibaren kendi yanında kaldığını iddia etmekte olup, bu iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Borçlu tarafça tanık deliline dayanılmıştır. Buna göre, Mahkemece, müşterek çocukların Haziran 2013 tarihinden itibaren baba yanında kaldığına dair borçlu tanıkları dinlenilmeden karar verilmesi isabetsizdir. 

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle ÎİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

3. Hukuk Dairesi         2015/2645 E.  ,  2015/3678 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2014
NUMARASI : 2013/707-2014/140

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili aleyhine açılan dava sonucunda müşterek çocuklar Zübeyde ve Müslüm’ün velayetlerinin değiştirilerek davalıya verilmesine ve çocuklar için ayrı ayrı 200’er TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, hükmün kesinleşmesine rağmen davalının çocukları yanına almadığını, müşterek çocukların halen müvekkilinin bakım ve gözetiminde olduğunu, ihtiyaçlarını müvekkilinin karşıladığını, ancak davalının müşterek çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakalarını takibe koyduğunu ileri sürerek; müvekkilinin nafaka alacağı için davalı tarafça başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. 
Davalı; yeni evlendiği eşi ile birlikte İstanbul İlinde ikamet ettiğini, müşterek çocukların ise kayınbabasının yanında kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. 
Mahkemece; taraflar arasında velayetin düzenlenmesine ve iştirak nafakasının takdirine dair kesinleşmiş mahkeme ilamının mevcut olduğu, bu ilamın değiştirilmesi veya kaldırılması hususunda davacı tarafça açılmış bir davanın da bulunmadığı, bu sebeple davada hukuki yarar görülmediği gerekçesiyle; dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davada, velayetin değiştirilmesi için açılan dava ile velayetleri davalı anneye verilen müşterek çocuklar Zübeyde ve Müslüm için hükmedilen iştirak nafakaların; çocukların fiilen davacı baba yanında kalmasına rağmen, haksız olarak davalı tarafından başlatılan icra takibi ile talep edildiği ileri sürülerek; takip nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istenilmektedir.
Kural olarak; iştirak nafakası velayetin eylemli olarak kullanılmasına bağlı bir alacak olup, velayet hakkını eylemli olarak kullanmayan ana veya baba diğerinden hükmedilen iştirak nafakasını isteyemez.
Öte yandan, İcra İflas Kanunu’nun 72/1. maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece; müşterek çocuklara fiilen baktığını ileri süren davacının, İcra İflas Kanunu’nun 72/1. maddesine göre, davalı tarafça nafaka alacağı için başlatılan takip nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti için dava açmakta hukuki yararının bulunduğu gözetilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

3. Hukuk Dairesi         2015/1536 E.  ,  2015/6051 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2014
NUMARASI : 2013/638-2014/585

Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, menfi tespit davasının kabulüne, alacak talebinin atiye terk edilmesine, bu hususta karar verilemesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 2002 yılında boşandıklarını ve velayeti davalıya verilen müşterek çocuk için aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, 2003 yılında davalı tarafından davacıya teslim edilen müşterek çocuğun 08.09.2008 tarihine kadar davacı yanında eğitim gördüğünü, müşterek çocuğun 2003 ila 08.09.2008 tarihleri arasında davacı yanında kalmasına rağmen davalının bu döneme ilişkin nafaka bedellerinin tahsili için davacı aleyhine takip başlattığını ileri sürerek; davalının bakım görevini yapmadığı dönemler için talep edilen bedelden davacının borçlu bulunmadığının tespitine ve davalı tarafa 2008 Eylül ayında ödenen 1.000 TL ile takip nedeniyle ödenecek olan nafaka bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdatına ve kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının nafakayı ödenmemesi nedeniyle ilama dayalı olarak takip yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir..
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya asıl alacak yönünden 4.910 TL ve işlemiş faiz yönünden 1.597,57 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu miktar alacağın davalıdan tahsiline, asıl alacak kısmına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, % 40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 19.06.2013 günlü ve 2013/8186 E. 10543 K. sayılı ilamı ile
(… Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.(…) Ancak, davalı tarafından başlatılan icra takibine konu 08.01.2005-08.01.2009 nafaka alacağı döneminden 08.01.2005-08.09.2008 tarihleri arasında davacının nafaka yükümlüsü olmadığı, zira, müşterek çocuğun 2003-08.09.2008 tarihleri arasında davacı baba yanında kaldığı, takibe konu olup davacının nafaka yükümlülüğünün bulunduğu (müşterek çocuğun davalı anne yanında olduğu) 08.09.2008-08.01.2009 tarihleri arası nafaka alacağı için davacı tarafından davalı adına açılan banka hesabına, nafaka borcuna ilişkin olduğu havalelerde belirtilen toplam 1.200 TL lik ödeme yapıldığı hususları dikkate alınmak suretiyle hüküm oluşturulması gerekirken, yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir….) 
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden rapor aldırılarak taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilinin 09.09.2014 tarihli celsedeki menfi tesbit talebi haricindeki taleplerini atiye bıraktığına ilişkin beyanı gözetilerek, menfi tesbit isteminin kabulüne, 1.000 TL nafaka alacağı ile takip nedeniyle ödenecek olan nafaka bedellerinin istirdadı ve kötüniyet tazminatına ilişkin taleplerinin atiye terk edilmesine, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.
6100 sayılı HMK’da davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavrama yer verilmemiştir. Davanın atiye bırakılması ifadesinden anlaşılması gereken, 6100 sayılı HMK’nun 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır. Bu maddeye göre, davanın geri alınmasının hukuki sonuç doğurabilmesi, karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır.
Somut olayda, davacı vekili, 09.09.2014 tarihli celsede menfi tesbit talebi haricindeki taleplerini atiye terk ettiğini bildirmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, atiye terk ifadesinden anlaşılması gereken, davayı geri alma olup, hukuki sonuç doğurabilmesi karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır. Ne var ki, mahkemece; davalı tarafın, davayı geri almaya karşı diyecekleri sorulmamıştır
Bu durumda, mahkemece; davacı tarafın davayı geri alma beyanına karşı davalı tarafın diyeceklerinin sorulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 13.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2014/18322

K. 2015/2805

T. 25.2.2015

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın eş tarafından, tazminat ve nafaka miktarları yönünden, davalı-davacı erkek eş tarafından ise, birleştirilen davanın reddi, kusur belirlemesi, davacı-davalı kadın eş yararına hükmedilen tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 

KARAR : 1-) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kadın eşin tüm, davalı-davacı erkek eşin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 

2-) Mahkemece; 12.10.2010 tarihli ara karar ile müşterek çocuklar yönünden davacı-davalı yararına 100’er TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, müşterek çocukların davalı-davacı babanın yanında yaşadıkları anlaşılınca, 23.5.2012 tarihli ara kararla müşterek çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakaları kaldırılmıştır. Müşterek çocuklar yargılama boyunca, davalı-davacı baba yanında kaldığı ve ayrıca, müşterek çocuklardan S. 5.3.2011 tarihinde, M. 5.3.2012 tarihinde ergin olduğu halde, davalı-davacı babanın, davacı-davalı kadın eşin dava tarihi olan 26.5.2010 tarihinden, 23.5.2012 tarihine kadar davacı- davalı anneye nafaka ödemekle yükümlü tutulması doğru görülmemiştir. 

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin yukarda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın S.’ya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatıran N.’a iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25.2.2015 

8. Hukuk Dairesi         2014/10152 E.  ,  2015/12759 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Takibe itiraz

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K AR A R 

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından …..Aile Mahkemesi’nin 2004/725 Esas – 2005/445 Karar sayılı boşanma ilamında müşterek çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakasının tahsili amacıyla başlatılan ilamlı takipte, borçlu vekili İcra Mahkemesi’ne başvurusunda takipte istenilen miktarın ödendiğini, müşterek çocukların 2012 yılı Ağustos ayından itibaren velayet hakkı sahibi anne yanında kalmadığını, vekil edeni borçlunun yanında kaldığını, çocukların tüm okul, tatil, kıyafet, özel ders ücretlerinin müvekkili tarafından ödendiğini, ilamda nafakaya 21.05.2005 tarihinde hükmedilmesine rağmen, icra takibinde 20.07.2004 tarihinden itibaren faiz talep edildiğini açıklayarak icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, davacının ibraz etmiş olduğu okul giderlerine ilişkin faturaların nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair açıklama içermediği ve davalı alacaklıya ödeme yapılmadığı, bu nedenle yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda bu ödemelerin ahlaki bir borcun yerine getirilmesi niteliğinde olduğu nafaka borcundan mahsup edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK’nun 297/2. maddesi; “Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Lehine nafakaya hükmedilen çocuklar, yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocukların alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu vekili, bunun aksini ileri sürerek, velayeti alacaklıya bırakılan müşterek çocukların müvekkilinin yanında kaldığını bakım ve giderlerinin borçlu tarafından karşılandığını iddia etmekte olup, bu iddiası her türlü delille ispatlanabilir.
Mahkemece, bu husunun tespiti için tanık dinlenmiş ise de müşterek çocukların iddia edilen dönemde kimin yanında kaldığına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan ve borçlunun faiz ile ilgili şikayeti hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden, borçlunun delil listesinde ödeme iddiasını ispatlamak amacıyla bildirdiği bankalara yazılan müzekkere cevapları, dosya içine alınmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. İcra Mahkemesi’nce açıklanan bu talepler, karar gerekçesinde tartışılmamış, açıkça olumlu ya da olumsuz karar verilmeden sadece borçlunun sunduğu okul giderlerine ilişkin faturalar değerlendirilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. 
O halde, Mahkemece, yukarıda açıklanan eksiklikler de dikkate alınarak bankalara yazılan müzekkerelerin cevapları dosya içine alınarak, müşterek çocukların 2010 yılı Ağustos ayından itibaren, borçlu baba yanında kaldığı iddiası ile faiz şikayeti hakkında gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. 
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamınn tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/3029

K. 2013/8901

T. 11.6.2013

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü: 

KARAR : Borçlu vekili, alacaklı tarafından vekil edeni aleyhine boşanma ilamıyla müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının tahsili için başlatılan ilamlı takibin, 2007 yılı Nisan ayına kadar tüm nafakaların ödenmesi ve anılan bu tarihten sonra ise müşterek çocuk A.’nın borçlu vekil edeni yanında kalması sebebiyle iptalini istemiştir. Mahkemece şikayetçi borçlu tarafından alacaklı aleyhine açılan velayetin ve nafakanın kaldırılması davasının reddedildiği ve davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

İcra emri incelendiğinde; alacaklının müşterek çocuk A. için hükmedilen 2007 yılı Nisan ayından itibaren birikmiş nafaka alacağını talep ettiği anlaşılmaktadır. 

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 33/1-2 maddesinde “İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçeyle icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imhal iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır. İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal veya zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re’sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir.” hükmü düzenlenmiştir. 

Şikayetçi borçlu, 2007 Nisan ayından itibaren boşanma kararıyla velayeti alacaklı anneye verilen müşterek çocuk A.’nın kendi yanında kaldığı iddiasında bulunmaktadır. Şikayetçinin alacaklı aleyhine İzmir 13. Aile Mahkemesi’nin 2007/586 E. sayılı dosyasıyla açtığı velayetin ve nafakanın kaldırılması davasında, alacaklı vekili 12.7.2007 hakim havale tarihli cevap dilekçesinde “2007 yılı Nisan ayından itibaren küçük çocuk A.’nın davacı babanın yanına gittiğini ve tekrar annesinin evine dönmediğini” beyan etmiştir. Duruşmada dinlenilen davacı tanık beyanları ve alacaklı vekilinin anılan cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde 2007 yılı Nisan ayından itibaren küçük Arda’nın şikayetçi baba yanında kaldığı anlaşılmaktadır.Tüm bu açıklamalar sebebiyle takipte talep edilen 2007 yılı Nisan ayı vd. nafakaların talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir. Mahkemece takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesi isabetsizdir. 

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K.nun 366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca H.U.M.K.nun 388/4. ( H.M.K.m.297/ç ) ve İ.İ.K.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 11.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.